26 Aralık 2007 Çarşamba

Merhaba
25. haftaya girdik bakalım, şaka gibi geriye sadece 15 hafta kaldı, o da çilek hanım sonuna kadar sabredebilirse… Yoksa daha az bir sürede bizimle birlikte… Kafamda bir sürü soru, bazen şüphe… Bu yazıyı yazarken çilek hanım da rahat bırakmıyor beni tabii ki… Kazağımın üzerinden tekmelerini görebiliyorum, çok hareketli çokkkk, “dur”dan “yapma”dan anlamıyor şimdilik… Çıkınca ne olacağız bakalım…

Bu kadar hızlı geçerken vakit ben ne yapıyorum


hazırlık mııı?

Kocaman bir hayırrrrrrrr!!

Bütün günüm uyumak bilgisayarla oyalanmak evin içinde gezinmekten ibaret, bugünlerimi çok arayacağımı söylüyor bir ses, ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, dışarı çıkmak istiyorum, hava soğuk, günler kısa… Üstelik çok çabuk yoruluyorum her ne yaparsam…

Dün uzun zamandır cesaret edemediğimiz bir iş yaptık çilek hanımla, havuza gittik ana kız yüzdük yüzdük :) çok çabuk yoruldum, karnımdaki misafir sebebiyle, hiç stil mitil yok çırpındım suda sağa sola :) hareket kısıtlılığı daha hızlı üşümeme sebep oldu, doktorum 3. ayımdan sonra havuza gidebileceğimi ama üşümememi söylemişti. Düşük tehlikesi oluşuyormuş, ben de tırnaklarımı mosmor görünce korktum, önceden 2 saati dolu dolu yüzüp yetiremeyip havuzdan en son çıkan ben, bu sefer suda 45 dakikadan fazla kalamadım, sıcacık bir duşun ardından hazırlanıp çıktım, paşada sağ olsun çıkışta aldı beni, fena bir deneme değildi, daha sık yapacağız bakalım…

Nihayet çilek hanıma bir şeyler almaya başladık, daha fazla dayanamayacaktım zira… :)







Şimdi hergün bunları çıkarıp sevip sevip kaldırıyorum




şu bacak ve kol kısımlarında çıkacak olan minik butları yerim ben yerimmm!!!




Bu takım da küçük halamızın bize sürpriz hediyesi, seneye giyecek inşaAllah



Bayramdan önceki hafta bir arkadaşa çaya davetliydik, bize harika bir sofra hazırladı, ev yapımı hazır mantı ikram etti, Allahım ben hayatımda öyle leziz bir mantı yememişim, dayanamadım çıkmadan önce bir kase daha yedim, eve geldiğimde ve ilerleyen günlerde de aklımdan atamadım o harika şeyi…



Bir de sütlü tatlı yapmıştı bize, harika bir şeydi. Tarifini yazıyorum mutlaka denemelisiniz, hafif ve çok lezzetli bir tatlı



Nilüfer Tatlısı:
Malzemeler
keki için:
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı un
1 su bardağı dövülmüş ceviz
6 incir
1 paket kabartma tozu
keki ıslamak için:
1,5 su bardağı su, 1,5 yemek kaşığı instant kahve
krema için:
1 kilo süt
2 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı nişasta
5 yemek kaşığı şeker
1 paket vanilya
1 tatlı kaşığı tereyağı
1 paket krem şanti

Kekin Hazırlanışı:

1-yumurta ve şekeri mikserle çırpın, ardından unu ilave edin karıştırmaya devam edin

2-küçük parçalara ayırdığınız inciri ve dövülmüş cevizi de ekleyin

3-son olarak kabartma tozunu ekleyin, karışımı en büyük boy (dikdörtgen olan) borcama ince bir tabaka halinde dökün (aşırı kabarabiliyor ince olmasına dikkat edin, bu boy borcam benim fırınıma sığmadığı için ben iki orta boy borcama döktüm)

4-175 derece fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin

5-kek soğuduğunda kahveli su ile kekinizi ıslayın

Muhallebinin Hazırlanışı:

1-nişasta ve unu bir miktar süt ile açın

2-ardında vanilya, şeker ve kalan sütü de ekleyerek orta ateşte karıştırarak pişirin,

3-altını kapattıktan sonra tereyağını ekleyin, ardından toz krem şantiyi de ekleyerek mikserleyin (blendar kullanmayın)

4-ılıyan muhallebiyi kekin üzerine yayın, buzdolabında 1 saat beklettikten sonra üzerine bir süzgeç yardımı ile türk kahvesi eleyin

afiyet olsun!!

14 Aralık 2007 Cuma

Uzun bir aradan sonra merhaba
Aslında o kadar çok yazacak şey birikti ki bir türlü vakit bulup da pc nin başına geçemedim, hımm bir bakalım geçen haftanın haberleri nelermiş:
Çok yakın bir arkadaşım doğum yaptı, aslında bebek düşünmeye birlikte başlamıştık ama o benden hızlı çıktı :)





Niyetim arkadaşıma şu uzun zamandır özendiğim renkli süslü kurabiyelerden yapmaktı, uzun araştırmalar sonucu pastacırapunselin zencefilli kurabiyesini yapmaya karar verdim, sadece muskat ve karanfili koymadım onun dışında tarif aynı, bir de o tarif boyasız, ben ayrıca pembe gıda boyası kattım.
(Ya bu boya ne piss bişimişş böyle yaaa :((( evimin heerrrr yerine bulaştı, niye kimse beni uyarmamıştı kiii :( hala onu temizlemeye uğraşıyorum, yerleri sildikçe pespembe bir toz çıkıyor, halılarım maafolmuş durumda :( artık uzun süre kullanmak istemiyorum bu mereti…)

Neyse konumuza dönelim:
Arkadaşımın doktoru sezeryana karar vermişti, ayın 12 si Çarşamba günü gelmesini söylemiş, aslında muhtemel doğum tarihi ayın 19 u idi, yani tam bir bayram bebeği olacaktı :)
Bende Çarşamba günü doğacağına güvenerekten malzemelerimin sadece bir kısmını aldım, Allah'tan kurabiye kalıbımı ve boyayı almıştım bir de loğusa şerbeti yapayım dedim onun malzemeleri de hazırdı, sadece kurabiye için muskat almamıştım,



Ne mi oldu
Tabi ki sürpriz bir bebek oldu kızımızın gelişi…
Cumartesi akşamı arkadaşımın suyu gelmiş acilen hastaneye gitmişler annesi ile, "hemen sezeryana alalım" denmiş akşam 9 gibi anneanne beni arıyor "bebeğimiz geldi" diye, inanamadım "şaka yapıyosun dimi f.. teyze" dedim, "yok kızım ne şakası b… sezeryandan çıktı biz de bebeği bekliyoruz" dedi, o saatte hastaneye gitmemin bir anlamı olmadığını düşündüm, arkadaşım muhtemelen gece yarısından önce kendisine gelemeyecekti ben de sabahı beklemeye karar verdim, bir yandan da kurabiye ve şerbet yapımına başladım, nasıl yapacağımı da bilmiyorum ki!? Allah'tan gecenin 1’inde msnde yakaladığım minik patikler hızır gibi yetişti :) boyanın hangi aşamada katılacağını bilmiyordum, sordum öğrendim, acemiliğin de verdiği hantalıkla işim sabah saat 3:30 da bitebildi, 4’e çeyrek vardı ve ben yatağıma uzanıyordum her yanım sızlayarak :)







yaklaşık 45 kurabiyeyi kurdelaladıktan sonra, eve bırakmaya karar verdiğim 4. tepsinin kurabiyelerini kurdelalamaya üşendim, siz sağ üst köşedeki deliklerde krem rengi ufak kurdelalar olduğunu hayal ediverin bir zahmet :)

Ertesi gün yorgunluktan saat 11 gibi evden çıkabildim, arkadaşım tavsiye üzerine Gaziosmanpaşa hastanesinde doğuma karar vermişti, ben de ilk defa gittim oraya, ne kadar güzel bir hastaneymiş meğer, hiç öyle bir hastane beklemiyordum açıkçası, hatta odada şakalaştık kendi aramızda "Gaziosmanpaşa’dan hiç böyle bir hastane beklemiyorduk" diye :) otel gibi mübarek, odaları falan çok güzel çok temiz, hizmetten de çok memnun kalmışlar. Ben de buraya not düşmek istedim.


Arkadaşım çok iyiydi, sezeryanı seçtiği için çok memnundu, hiç o kadar mutlu bir sezeryan hastası görmemiştim, doğuma gelirken de çok az sancısı olmuş, ben gittiğimde 12 saatlik ameliyatlıydı ve hiç sancım yok dedi (acısı sonra çıkar mı bilmem)


Bebiş o kadarrrrrr tatlıydı kii Allahımm!!! Minicik bişiiiii (2.750 doğdu) annesine benziyordu bembeyaz bir bebekti, normalde yeni doğanlar çirkin olur ya, bu aksine o kadar güzel bir bebekti kii, bir an çilek bebeği kucağıma almak için büyük bir heves ve iştiyak duydum, orda yatan ben olmalıyım diye özendim :)
o günler de gelecek inşaAllah!


Birazda bizden haberler;
Artık kıyafetlerimin içine sığamamaya başladım, (sadece bir kadife pantolonum hala çok rahat oluyor) kotlarımın hiç birini giyemiyorum, beni tanıyanlar bilir, pantolon benim hayatımın yarısıdır, hiç etek tercih etmem, sonunda tuttum paşanın elinden çıktık caddemize, bir tek mağaza biliyordum hamile kıyafetleri satan, Allah yardım etti gönlüme göre çok çok uygun şeyler buldum orda, hele bir tanesine adeta aşık oldum! :) aslında hiç sevmem o tür hamile kıyafetini, ama bu bir başka gözüktü gözüme



çok cici!


Artık bir süre bu kıyafetlerle idare edeceğim, karnım hala çok büyümediği için sanırım şimdilik 3 pantolon işimi görecektir.

Tetanoz aşımı oldum sonunda, annemle gittik sağlık ocağına, korktuğum gibi olmadı, sadece iki akşamdır kolum hafif sancıyor, ama sadece akşamları… bana bir karne verdi doktor hanım, doğumdan önce ikinci bir doz, doğumdan sonra da 3 doz daha olursam ömür boyu tetanozdan korunmuş olacakmışım, yaptırmayı düşünüyorum.

Sizler de aşı olmuş muydunuz arkadaşlar??



5 Aralık 2007 Çarşamba

Bugün benı kırmayıp soğukta ve yagmurda dünya kadar yolu tepıp davetıme ıcabet eden sevgili arkadaşlarım minik patikler, sabahnur ve eslem'e çok teşekkür ederim, iyiki geldiniz sayenizde harika bir gün geçirdim, uzun zamandır böyle güzel vakit geçirmemiştim, evimi şenlendiren minikleri, zeynep erva ve adam bebeği de öpmelere doyamadım


teyzelerimiz çilek kızıma ciciler getirmişler,



bunlar, çileğimin ilk eşyaları :)













3 Aralık 2007 Pazartesi

Bugün renkli doppler ultrason randevumuz vardı, çileğimin yüzü bana dönüktü, gözlerini ağzını miniş burnunu gördüm, ama gözleri açık değildi, sanırım bana benzeyecek :))


kaburgalarını, el ayak parmaklarını kalbinin odacıklarını herbir organını gördüm hepsi tastamam hamdolsun, hiçbir bulguya rastlanmadı, "herşey normal" dedi doktor, şükredip odasından çıktık. bu ultrason doktoruydu, sonuçları kendi doktorumuza da gösterdik, tetanoz aşımızı hatırlattı ve bir ay sonrası için randevu verdi, iyi birisi, doktorumu sevmeye başladım, çok konuşkan cana yakın biri değil, ama iyi birisi, samimi...


tetanoz aşısını sağlık ocağında yaptırmamı söyledi, korkuyorum ben, nedense güvenmiyorum öyle yerlere, internette biraz araştırdım, herhangi bir risk durumu belirtilmiyor, tamamen ölü hücrelerden oluşur tehlikesizdir, gereklidir demiş, bakalım Allaha emanet, (Fazla mı pimpirikliyim??)


birkaç gündür bir temizlik hastalığı başladı bende, heryeri silesim süpüresim yıkayasım toplayasım var, hayırdır inşaAllah, ama endişelenmiyorum, geçici bir durumdur muhakkak, hiç biri uzun zaman kalmadı bu durumlarımın, yine pasaklı günlerime dönerim yakın zamanda...


bir süredir bir vakıfta ders veriyorum, öğrencilerim çok hababam kızlar, üstelik yaşları da bana yakın, hatta ikisi de benden 2 yaş büyük, otorite sorunum yok çok şükür, ama çok hareketliler, çok laf cambazılar, kafa tutmaya gelecek tipler değil, arkadaş arkadaş takılıyoruz şimdilik.. tamamı bekar kızlar (pek dertliler bu konuda da "bir tane bile sözlü yok aramızda hocam yaa vakfın yüz karasıyız" :) diyorlar), hamile olduğumu da biliyorlar ya, merak ediyorlar, işleri güçleri beni konuşturmak, onlara kalsa hiç ders yapmayacağız, hatta geçen ders biri "hocam biz sizin sürekli aşereceğinizi, midenizin bulanacağını, derslere gelemeyeceğinizi sanıyoduk" demez mi, "çok isterdiniz dimi" dedim, ama geçti o dönemler siz göremediniz (eheheee) sonra aşermeden laf açıldı, birisinin yengesi kazağından tiksinmiş, giymiyormuş artık, öbürünün ki masa örtüsünün çiçeklerinden tiksinmiş, "tektek çiçeklerini kestirtti bize hocam" dedi :)) ilginç...



çarşamba günü önemli misafirlerim var, erkenden bekliyorum lütfen söyleyin geç kalmasınlar :)) uzun oturalım bol bol muhabbet edelim...



herşey ne hızlı hayat laylaylom dediğimiz bir tarzda geçiveriyor, iki gün önce ıspartadaki uçak kazası ise yüreğimizi dağladı, hayat bu kadar kısa ve ölüm bir o kadar yakınımızda işte, herkes bir sevdiğini kaybetti, hele 40 günlük bebeğe ne demeli?? annesinin kucağında anneannesi ile birlikte ailesinden ayrıldı, babası bebeğini sadece doğumdan sonra görebilmiş, ardından ıspartaya dönmüş, annesi ise lohusalığını anneannenin yanında geçirdikten sonra anneanne ile birlikte evlerine dönüyorlarmış.


kırk günlük.... sadece kırk gün bu dünyanın ne olduğunu görebildi, belki hissedebildi de... ama ardından geldiği ebediyete tertemiz gidiverdi.


son kırk gün içinde ne yaptığımızı bir düşünsek... belki ne kadar sıradan ne kadar boş geçmiş bir kırk gün bizim için, ama bir başka insan yavrusu için bu bir ömür demek, hayata merhaba ve hoşçakal dediği süre sadece kırk gün...


bunun ne kadar acı birşey olduğunu ilk kez lübnanın israil uçakları ile bombalandığında göçen bir binanın enkazından annesinin kucağında çıkan, daha kundağında 9 günlük Vaad bebeğin resmini gördüğümde hissetmiştim. tüylerim diken diken olmuştu.


9 aylık sıkıntılı yolculuğunu, sadece 9 günlük yaşam hakkını kullanmak için çekmişti,


kendisine vaad edilen 9 günü yaşamak için sadece...


sadece 9 gün bu dünyada nefes almak için 9 ay beklemişti anne karnında... ve sonunda zalim ve haksız bir saldırının kurbanları arasında en masumuydu o...



Allahım bebeklerimize, içimizde açan bu çiçeklere hayırlı yazgılar ver,

hayırlı ve uzun birer ömür ihsan et,

güzel yaşamayı, güzel işler yapmayı nasip et!

bizlere de bu güzelliklere şahit olup nasiplenebilmeyi ihsan et!

amin...