16 Şubat 2008 Cumartesi

32. haftayı da tamamladık çok şükür, geçtiğimiz hafta aylık kontrolümüz vardı, ne kadar çabuk geçiyor vakit… bir an sadece kontrol sonrasında post yazıyormuşum gibi hissettim…


Doktorumuz güzel haberler verdi, öncelikle çilek kızım 1.600 gram ile haftalık ortalamasının üzerinde çıktı MaşaAllah, ayrıca doğum pozisyonunu aldığını da öğrendik. Bu habere o akdar heyecanlandım ki, çıkışta ve sonrasında babamız vakti erken buldu ve endişelendi, hayır erken değil tam vakti demişti oysaki doktor. Ne bileyim en büyük endişem bu pozisyona hiç geçmeyeceği, ya da çok geç vakitte geçip beni endişelendireceğini sanıyordum. Ama öyle olmadı çok şükür.


Artık hareketlerim iyice yavaşladı, özellikle çatı bölgemde başlayan kas ağrıları gittikçe artmaya başladı, Sabahnur’un da söylediği gibi kütürtüler duymaya başlayınca iyice endişelendim ve bir hafta sonra soluğu tekrar doktorun kapısında aldık, doktorumla hala iyi bir ilişki kuramadığımı yazmıştım. Bu sebeple yanına giderken yine endişelerim vardı, ilgilenmeyecek ya da ağrılarımı önemsemeyecek gibi… ama beni çok şaşırttı doktorum, çıkışta paşa ile şakalaştık hatta, biz muayeneye değil de kontrollerle gelelim diye :) doktor iyice muayene etti, ultrasonla baktı sonra haftam olmadığı halde NST ye bağlanmamı istedi, sancım var mı diye bakmak için. Neyse ki hiçbir şey çıkmadı, normal olabileceğini söyledi ve kalsiyum magnezyum hapı yazdı. Ve eklemeyi unutmadı, “kanaman olursa, ağrın artarsa, suyun gelirse hemen gel” :) resmen “doğurursan” dedi bana yaaa :) sanırım sona doğru yaklaşıyorum…


Bu ara bir endişe sardı beni, gerçi hep vardı ama daha bir arttı. Ya bebeğim sağlıklı olmazsa, ya doğum sırasında bir komplikasyon olursa, bir sorun olursa… bu endişe içimi kemirip duruyor, sonra kendimi sakinleştirmeye ve daha sağlıklı düşünmeye çalışıyorum, umarım geçici bir durumdur.


Biraz da çilek hanımdan bahsedelim, hareketleri her geçen gün daha bir artıyor, kendi kendine akrobasi yapıyor ufaklık… topuğunu dayıyor karnıma ve bir baştan diğer başa sürtüyor, orda bekletip tekrar geri eski yerine sürtüyor, bunu peş peşe o kadar sık ve hızlı hareketlerle yapıyor ki çookk gıdıklanıyorum. Tıpkı birinin sizi topuğunuzdan gıdıklamasıyla sıçramanız gibi bir şey bu… arada bir canımı da yakmıyor değil, sanırım sinirlendiği zamanlar oluyor kızımın…
Hala bebek beşiğimizi almadık, sallayıp duruyoruz hiçbir hazırlığı da tam değil, hastane çantamız hazır değil vesaire vesaire… bana çilek hanım sabırsızlanıp vaktinden önce gelecekmiş gibi geliyor


Mp ile bir seferinde (o daha hamile olduğunu bilmiyordu) 3. bir doğum yönteminin keşfedilmesinin ne kadar süper olacağını konuşmuştuk komik örnekler gelmişti aklımıza, mesela bebekleri kusarak çıkarsak dimi (öğkkk bu sabah paşaya söyledim bunu, bana iğrenç olduğumu söyledi neden acaba :P) bugün ise daha dahiyane bir fikir buldum, mesela ışınlanma gelişse ve bebekleri oradan ışınlayarak çıkarsalar ne süper olurdu dimi, ağrı yok acı yok, kanama yok … Geleceğin anneleri bu konuda çok şanslı olabilir :)))
başka bir süper fikri olan var mı?

2 Şubat 2008 Cumartesi

Biz geldik!
taaam 30 haftalık çilek hanım ve benn!!


Kızımla daha çok vakit geçiriyorum yani nasıl... Daha çok konuşuyorum onunla, sonra elim sürekli karnımın üzerinde oluyor okşuyorum konuşurken de. bu teması hissettiğine inanıyorum ben, çünkü elim karnımın üzerinde olduğu zamanlar daha bir hareketleniyor, özellikle çilek hanım annesinin yatağa uzandığı saatleri seçiyor oynamak için, bir hareketleniyor sanıyorum ki kabuğunu kafasıyla dürte dürte kırıp yumurtadan çıkan sarı bir civciv gibi karnımı yırtıp çıkacak :) geçen gece yine aynı oynaşmaları arasında (elim bir yandan da karnımda) inanılmaz hareketler yaptı çileğim, böyle minicik kaşık kadar ayakları, çubuk gibi bacakları avucuma avucuma geldi, çığlık atmamak için zor tuttum kendimi :) evet yaa karnımda bir insan var benim!!


Zor bir hafta geçirdim daha doğrusu moralimi bozan olaylar oldu dışarıda. Bilemiyorum duygusallaştığımı çok söyleyemeyeceğim hamilelikte. Ben zaten duygusaldım, ölüm haberlerine ağlar, yoksulluk görüntülerine üzülürüm her zaman olduğu gibi, çok bir şey eklenmedi bu süreçte de. Ama sanırım sabırsızlık eklendi. Daha hızlı huysuzlanıyorum, geçtiğimiz cumartesi dersten dönüyorum akşam vakti. O saatte köprü geçen bir otobüs ne kadar dolu olursa öyle, trafik deseniz İstanbul’da malum, Allahtan çantam bu sefer hafif, ama beni çıldırtan bir sahne otobüste, şoförün arkasındaki dörtlüde bir bayan ve yanındaki koltukta 3-4 yaşında var yok bir çocuk. Otobüste kadın, büyük, yaşlı bir sürü insan var, ya ben anlamıyorum bu insanları, ufacık çocuğa nasıl koltuk ayırma hakkını kendinde buluyorsun ki sen, ne görgüsüzlük yaaa, hem orası ne senin ne çocuğunun hakkı, kafanı kaldırırsan camın altında "Gerektiğinde bebekli, hamile bayanlar ile gazi ve malüllere aittir" yazıyor! yani orası senin değil benim hakkım, sen bir de utanmadan çocuğuna da yer parsellemişsin, anlamıyorum yaa böylesi sahnelerle o kadar çok karşılaşıyorum ki toplu taşıma araçlarında, bir de yer isteyince utanmadan "çocuk kalkmıyor napayım" diyorlar, ya sizi bu görgüsüzlük konusunda özel olarak eğitiyorlar mı bilmiyorum..

Bir diğer olay ise akbilimi doldururken sakız çiğneyip cep telefonuyla muhabbet ettiği için beni dinlemeden hatalı dolum yapan ve hatasına çıkıştığım için “söylemedin ki be” diye kükreyip üzerime yürüyerek beni tartaklamaya kalkan ve yol boyu metroda ağlamama sebep olan akbil dolum görevlisi bir h...n ile ilgili... Elim ayağım boşaldı resmen o an da bayılabilirdim oracıkta, o bilinçsiz ve terbiyesiz insanı nereye şikâyet etmem gerektiğini bilmiyorum, toplu taşıma araçlarını çokça kullandığım için özellikle halk otobüslerinde şoförlerin ihlalleri konusunda çok duyarlıyımdır, mutlaka plakasını hat numarasını alır ve iett nin sayfasından şikâyetimi belirtirim, yetkililer her seferinde şikâyetimin dikkate alındığını söylüyorlar ve öyle olduğuna da gerçekten inanıyorum, çünkü ismekte görev yaptığım süre zarfında bir vatandaşın bizim şubedeki birini direk başkana maille şikâyet ettiğini ve de başkanın epey ciddiye aldığını biliyorum bu ufak şikâyeti. Ben de mi öyle yapsam acaba, başkana mail atabilirim aslında, bilmiyorum...

Bu olaydan sadece ben etkilenmedim, yol boyu metroda bir yandan ben kendimi sakinleştirmeye çalışırken bir yandan çilek hanım da hiç olmadığı kadar çıldırdı, stresim onu da mahvetti, iki kat daha perişan oldum, onu da etkilediğim için çok üzüldüm daha bir ağladım ama ne fayda kendimi teskin edemedim ki onu sakinleştireyim. Derse gitmek zorunda olmasam geri dönecektim yarı yoldan. Allahtan ders çok iyi geldi, kızlar bütün stresimi aldı sakinleştim tabiî ki onlara olanlardan bahsetmedim.

Bu hafta 3-4 gün boyunca ishal sorunum vardı beni epey korkuttu, internetten tehlikeli olabileceğine dair bir şeyler okudum daha da korktum ama bu korku yine de doktora gitmeme yetmedi, çünkü test isteyeceğinden emindim ve o testi yaptırmak istemedim, paşa sağ olsun bana limonlu pirinç çorbası pişirdi (internetten baktı ishale iyi geliyormuş, tarifini de netten aldı), kahve hazırladı bana, derken 5. günde atlattım çok şükür. Ama bu kadar sürmesi beni endişelendirdi, de aylık kontrolümü bir hafta öne aldım haftaya kontrole gideceğim doktora bunu sormalıyım.

Bugün paşamın doğum günü, üni.deki yakın arkadaşlarımla aramızda bir alışkanlık vardı, doğum günlerimizi bir önceki gün gece yarısını geçtiği anda kutlardık, paşanın doğum günlerinde de öyle yapıyorum, gece 12 yi geçince uyandırıp kutluyorum o da çok şaşırıyor tabi ki :) dün gece yine o eve gelmeden hazırladığım ve salona sakladığım (dolapta görmesini istemezdim zira) pastasını ve aldığım hediyeyi uyandırıp önüne koydum şaşırdı kaldı :))

Son olarak yaptığım uydurma tarifli pastanın resmini koyayım, uydurma olduğuna bakmayın çook lezzetli ve hafif oldu, üzerindeki hiyeroglif yazısını çözebilirseniz haber verin :)



İyi ki doğdun paşam Rabbim benimle ve bebek(ler)imiz ile birlikte geçireceğin hayırlı ve uzun bir ömür ihsan etsin sana!