18 Kasım 2009 Çarşamba

kelebek gribi

Hayat ne kadar hızlı geçiyor

Hergün bir şey oluveriyor bunu yazmalıyım diye düşünürken, bir yeni olay daha oluyor onunla meşgulken bir yenisi daha…

Gündemimiz yoğun, özellikle griple aşıyla kafalarımız meşgul…

Hala çilek’e aşı yaptırıp yaptırmamakta kararsızım. Gönlüm yaptırmamaktan yana, bunu ihmalkarlık olmasından, sonrasında pişman olmaktan korkuyorum. Kendim için kararlıyım yaptırmayacağım. Ama çilek’in sorumluluğu bambaşka. Okulçağı çocuğu olmayabilir ama benimle birlikte dışarı sıksık çıkıyor. Toplu taşımaya metroya tramwaya biniyor. İnsanlarla iç içe, markete, alışverişe gidiyor geliyoruz. Hastalanması an meselesi. Önümüzde iki seçenek var, ya aşıyı olup gripten korunucaz. (Yan etkiler, aşının yeterli seviyede denenmemişliği… v.s. unsurlarını da göz önüne alarak) ya da bu hastalığı öyle ya da böyle geçiricez.

Geçen hafta hastalandım. Boğaz enfeksiyonu, faranjit diye teşhis koydu ilk gün doktor. Ama bence d. gribi ile sonlandı. Yani bu gribi geçirdiğimi düşünüyorum. Öyle umuyorum. Öyle değildiyse de çok üzülücem zira bu derece ağır bir rahatsızlığı tekrar geçireceğim fikri beni umutsuzluğa düşürüyor.

Hastalığın adını kelebek koydum. Kelebek gribi. Nickimden müsemma değil kesinlikle. Madem domuz çokçabuk ürediğinden bu isim konmuş. Ben de çok çabuk gelip geçmesi için bu kelebek ismini layık gördüm. Bir an önce gelip geçmesi için.

Geçirdiğim enfeksiyon 2. ve 3. günde yüksek ateşe dönüştü, her yüksek ateşte sıtmaya tutulduğum gibi bunda da sıtmaya tutuldum. İlaç saatinden ilaç saatine anca düştü ateşim. 1000 lik antibiyotikler ağrı kesici ateş düşürücüler boğaz şurupları… v.s. 3. günde de banamısın demeyince doktora tekrar gittim. Bir başka doktora. Tahlil istedi ve sonucunu beğenmeyince de beni tam teşekküllü bir hastaneye sevketmek istedi. O anda aklıma neler geldi neler. Gerçekten korktum. Çok korktum hemde. Ölüm korkusundan çok çilek’i yalnız bırakıp bu dünyadan gideceğim düşüncesi taş gibi oturdu yüreğime. Doktorun odasında bıcır bıcır konuşan esmer güzeli 3 yaşındaki kızı seyredip ağlamaya başladım. Ya çilek’in bu hallerini göremeyeceksem diye. Aynı hastanede babamın bir arkadaşı olan daha önce bu sayfalarda kendisinden bahsettiğim çocuk doktoru da tetkik etti durumumu. Ve ne dese beğenirsiniz “korkmana gerek yok ciğerlerin iyi durumda, evine git antibiyotiğine devam et, meyve ye bolbol komposto, ayran iç bir şey olmaz” ben domuz gribi mi yoksa ki deyince de “olabilir biz şu anda bütün grip vakalarına o gözle bakıyoruz kendine dikkat et merak etme” deyiverdi. Az önceki korkular birden silindi gitti. Annemin koluna girip yüksek bir moralle ve inanır mısınız sanki biraz da iyileşmiş gibi çıktım ve eve geldim.

O gece ateşim düştü. 3. günün sonunda. Bir daha da çıkmadı, ama halsizlik tam 1 hafta sürdü ve hala hafif hafif baş dönmeleri ve yorgunluk hali devam ediyor. Belirtileri %90 d. gribine benziyor. Dediğim gibi öyle olmasını ve geçip gitmiş olmasını umut ediyorum.

Ölü sayısı her geçen gün artıyor. Salgının aralık- ocak döneminde en yüksek derecede patlak vereceği söyleniyor. Rabbim inşaAllah bu hastalığı millet olarak en az düzeyde bir zarar ile geçirmemizi nasip eder. Amin

7 yorum:

Pembelinin Mutfağı dedi ki...

Geçmiş olsun.

mummy dedi ki...

Amin canım çok geçmiş olsun ben de hala kararsızlar grubundayım:((

Talha ile Eymen'in annesi dedi ki...

rabbim şifa versin... ben de aşı olmayı düşünmüyorum :( ama talhaya yaptırıp yaptırmama konusunda kararsızım...

mandalina dedi ki...

Çok geçmiş olsun canım. Allah tekrarından korusun..
Her gün bu korkuyla yaşamak insanı yıpratıyor. Allah sükunet versin kalplerimize.

gunlukcugum dedi ki...

cok gecmis olsun....

Adsız dedi ki...

Amin. Geçmiş olsun kelebek. İhtiyata olduğu kadar tevekküle de en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardan birini yaşıyoruz bence. Allah yüzümüz ak, vücudumuz sağlıklı çıkarsın bizi bu dönemden inşaallah :)

Adsız dedi ki...

Cok gecmis olsun!!!Enise.