27 Mart 2009 Cuma


Biz geçen hafta parka gittik, salıncağa bindik deliler gibi çığlıklar attık sevinçten, salıncak her havalanıp geri geldiğinde çıldırdık, bayıldık, bayıldık; mest olduk...

Bu aralar fikren ve zihnen büyüdüğünü gün be gün daha iyi anlıyorum çileğin... gel gel yapıyoruz, evden çıkanın arkadasından her iki elimizi de çılgınlar gibi sallıyoruz, kapı çalınca "aaa" diyerek kapıya doğru süratle emekliyoruz.

Sıcağı biliyoruz, ufak bir değmede eli kızardı su topladı bebeğimin, cıs sıcak deyince hemen geri çekiliyor şimdi.

Mikrodalganın delisi, önüne geçip tuşlarına basıyor dakikalarca. alamıyorum başından bir türlü.

Eline ne geçirirse, perdenin ucu, örtü, tşört, bebek bezi, yüzüne kapatıp açıp bize "ceee" yapıyor :)

Bu hafta brüksel lahanası ve nohutun tadına baktık, tepkiler iyiydi elhamdulillah...

Yürümekten eser yok bu arada...


Küsmeyi de öğrendi benim bıdığım ve dahası kıskanmayı da...

Geçen sabah kahvaltı da zeytin tabağına defalarca uzanıp sonunda avuçlayınca babam "hett" diye bir kızıverdi, kızmaz olaydı, dudaklarını büküp bir ağladı bıdığım, ardından tam 15 dk babama hiç poz vermedi, babam sürekli seslendi kucaklamak istedi, "ııığğğ" diyerek kaçtı hep. sen misin bana kızan hesabı :)


Sonra inanılır gibi değil, görmeye gittiğimiz bebeciği kucağımda istemedi, ben de akıl, almışım bebeği kollarıma, aynı çileğe seslenir gibi aynı sözlerle seslenip seviyorum, yavrucuğum da yerde oyun kartlarıyla oynuyordu, benim her sesimi duyduğunda ona seslendiğimi zannedip kafasını kaldırıp bakıyordu, baktı ki sözler ona sarfedilmiyor, ağlaya ağlaya geldi, kucağıma çıktı ve tıpkı bebeği yatırdığım gibi koluma yattı tam 5 dakika...


Söyleseler inanmam, şok oldum kaldım, sen ne kadarlık insan oldun da, annenin başka bir bebekle ilgilendiğini farkedip kıskandın benim canım kızım!!

19 Mart 2009 Perşembe

11 aylık çilek

Ayına bir ay kaldı
Heyecan dorukta…

Çilek her gün biraz daha büyüyor. Haftadan haftaya görenler, bir haftada ne kadar değiştiğinin farkına varıp hayretle dile getiriyorlar, maşaAllah barekaAllah, seviniyorum tabii, bir yandan da buruluyorum.

Çilek bu hafta, mantar ve bezelye yemeğinin tadına baktı ve beğendi maşaAllah, makarna çeşitlerinden de boncuk makarnayı denedik, onu da afiyetle yedi maşaAllah barekAllah…

biz yarın bebecik görmeye gidiyoruz, MP ikinci kez teyze oldu, hastanede gördük tatlı bebeği, ama sevip koklamaya fırsatımız olmadı, yarın mıncık mıncık severiz artık :) özledim yenidoğan görmeyi :)

çileğin anneannesinin evinde favori köşesi, bu çiçeğe bayılıyor. Bu çiçek üzerinden “elleme” sözcüğünün ihtisasını yapıyor kendisi.

Bir de bu aralar işaret parmağını uzatıp hayret nidaları ve çığlıkla “aaaaa” diyor, bayılıyorum :)

Tedarik mucize mucizesine kavuştu rabbimin izniyle, heyecanlı, güzel bir yol onu bekliyor şimdi! Ne mutlu sevgili arkadaşıma, inşaAllah en hayırlı şekilde, sağlıkla kavuşur mucizesine…


9 Mart 2009 Pazartesi

Nete girip su sayfayı karalamaya fırsat bulamıyorum dersem inanır mısınız?
İnanırsınız inanırsınız…



Şubat bitti mart girdi, her ayın 3 ünü 18 ini beklerken, buçuklar tamlar derken bu ayın da üçünde on buçuk ayını da bitirmiş oldu tatlı çileğim…
Bahar gelsin havalar açsın gezelim tozalım sevdasından pırpır iken kalbimiz, yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz hesabı geçiveriyor günler…
Bir sabah oluyor kalktığımı biliyorum bir de akşam çileği yatırıp uzandığımı… Korkuturcasına, baş döndürürcesine hızlı geçiyor zaman, hayat, ömür…



Çilek’in karakteri artık oluşmaya başladı yavaş yavaş. “Bunu yapmak istemiyorum”, “şimdi uyumak istemiyorum”, “onu yemek istemiyorum”, “bu odaya doğru yürümek istiyorum”, “pencereden biraz daha bakmak istiyorum”, “eve girmek istemiyorum” diyebiliyor artık, nasıl mı “ıhh ıhhh” diye direnerek, elinden sıkıca tutup çekiştirirken yukarı aşağı sallanıp tepinerek ve elinden vermeyi istemediği şeyi delice sıkarak… o arada yüksek sesle mızıklamayı da ihmal etmiyor.

Ama dikkati çabuk dağılıyor şükür. Çok inatçı değil şimdilik. Çabuk vazgeçiyor önündekinden. Bazen bu durum o an için işime geliyor olsa da uzun vadede ben tuttuğunu koparan, istikrarlı, ne istediğini bilen, kararlı bir insan olmasını istiyorum. Eee bu zor çocukluk dönemini geçtikten sonra olsun tabi bunlar bir zahmet :P



Çilekte mühim gelişmeler var bu ara.
Çilek 1 haftadır her gün kaka yapıyor. Evet kabızlık ara ara devam ama eskisi gibi doğururcasına yapmıyor şükür.
Bunun sebebi gün boyu elimde muz arkasında gezmem diye düşünüyorum.
Aslında muz kabız yapar değil mi ama benim çocuğum bağırsakları boş olduğundan kaka yapmıyormuş onu anladım. Yemiyor ki velet, ne çıkarsın? Muza karşı sıcak Allahtan, sürekli tıkıştırdıkça günün sonunda e tabi tuvalet ihtiyacı doğuyor.
Bir de önceleri mamasına hiç yağ koymuyordum. (aman gereksiz kilo yapar istemez demekten, hani şişmanlama sınırında ya çocuğum!? inanılır gibi değil yaaa, kendim için de böyleyim, zayıflıktan ölsem kilo alcam aman diye yemem içmem bazen, bizim sülalede var bu korkaklık, babamda, babaannemde… bana da geçmiş işte ahhh genler! Çocuğum böyle olmasa bari!??) Ta ki doktor tereyağ koy, boyunu uzatır diyinceye kadar. Ayrıca mamaya bir süre pekmez yerine şeker koyma kararı aldım lezzette böylesine mühim değişiklikler olunca birkaç gün hatırımız için biraz yedi küçük hanım.
Sonra mı
cıks…



bunun üzerine canım annem güzel annem yeni bir yol bulmuş, çileği öyle uykusuna yatırırken kahvaltı muhallebisini sütlen açıp ucu iyice oyulmuş biberona dolduruyor, çileği emzik eşliğinde sallarken ve küçük hanım yakaza anına yaklaşırken emziği çekip biberonu dayıyor bir iki mırın kırın etse de açlık durumuna göre ve çilek alışkanlıkları bünyesinde dış alem için ufak ama kendisi için büyük adım sayılacak boyutta içiyor ve uyuyor
ben de alıştım bu usule daha çok işime geliyor tabii. Kahvaltı ve gece muhallebileri için saçlarımı yolmama, kavga kıyamet içerisinde mutfak halısı, oturma odası koltuğu batmak zorunda kalmıyor böylelikle. Sen sağ ben selamet çilek kızım ohhhh!



Çilek’i bu ara araba tutmaya başladı birkaç seferdir arabada kusuyor ne oldu anlamadım değişen bir şey de yok hala koltuğunda oturuyor. Bir an önce son bulmasını istiyorum bu durumun. Zira son sefer gerçekten dehşetti. Bir arkadaşımın nişanına davetliydik restauranta bir dönemeç kala bir kustu evlere şenlik! Üç kere arka arkaya, içinde ne varsa çıktı çocuğum, ona mı üzüleyim, benim de üzerimi batırmış olmasına mı, sonuçta akşamın karanlığında bir sokak arasında arabanın tavan lambasının altında soydum taa iç badisine kadar ıpıslak olmuştu. Önce hoşuna gitti soyunmak, sonra korktu sarıldı üstüme uzun zaman giydiremedim bana sarılmasından. Çıplak iken kendisini savunmasız hissetti yavrucum. Allahtan tedarikliydik, çilek öyle düzenli kaka yapmadığından mütevellid, dışarı çıkarken pek çanta almayız yanımıza, yani almazdık. Böyle şeyler de hiç gelmezdi aklıma. Cahil cesareti.
Neyse
Sonuçta yanımızda o sırada kot ceket ve kot bir pantolon olduğundan kızım bütün nişan ekibi tarafından erkek zannedilmeye devam etti, neye niyet neye kısmet, o kadar da özene bezene elbise giydirmiş süslemiştim kızımı…



Minimini bir kuş şarkısı pek favori çilek için, yemek yerken bilmem kaç kez bu şarkıyı söylüyoruz. Artık dilim rutine bağladı, habire kırık plak misali çalıyor. Gece yatıyorum zihnimde minimini bir kuş, sabah gözümü açıyorum dilimde kuş, öyle geçiyor vakit.


Her çocuk birbirinden çok çok farklı bu bir gerçek. Çilek yemek yeme konusunda beni çileden çıkarırken katı yeme konusunda da bir o kadar maşaAllahı var. Az önce bir boru makarnadan fazlasını yedi mesela. Kaşığımla böle böle verdim ağzına kah ısırdı kah emdi kah damağı ile ezdi öyle böyle yuttu. Tabii ki bunda 5 dişe sahip olmasının etkisi büyük ama, şu da bir gerçek çileğe bugüne kadar hiçbir şeyi robotlayarak vermedim. Önceleri vitamin kaygısıyla bundan kaçınsam da, daha sonraları katı yeme alışkanlığı kazanmasını istediğimden devam ettim. Kimi zaman kustu, çoğunlukla ağzında büyük bulduğu şeyi tükürdü ama, öyle böyle bir mesafe kat etti. Hala tükürdüğü ve kustuğu olsa da ara sıra örneğin meyvelerini çoğunlukla ısıra ısıra yiyor, zaten kaşığa oldum olası ısınamadı.




Bir önceki postta Zülâl’in Dünyası kilomuzu merak etmiş. Çilek 7.700 civarlarında boyu da 71 cm.


Bu arada davet konulu postuma gelen yorumlardan sonra hazırladığım masa hakkında geç de olsa şu açıklamayı yapmak isterim, masadaki 3 çeşidi ben yapmadım, 3 çeşit salata da çok kolaydı, dolayısıyla kendisini maharetli hanım gibi gösteriyor olmaktan utandım. Yok öyle bir şey bayanlar, tamam mutfakta zaman geçirmeyi pasta böreğe kendimi vermeyi severim ama zannedildiği gibi değil, herkesin ayarınca…

Bu post 3 seferde yazıldı, pek daldan dala oldu okurken yorucu oluyor affola…

1 Mart 2009 Pazar

Birkaç gündür her şey çok farklı…

Çileğin varlığı daha güzel daha bir anlamlı…

Çilek bir iki gündür içimi ürperten, kulaklarımdan kalbime ılık ılık bir şeylerin akmasına sebep olan bir şey söylüyor…

Duyduğumda ağlamak, onu kucağıma alıp, göğsüme sıkı sıkı bastırıp öpüp koklayıp “canımın içi!” diye haykırmak istediğim bir söz bu…

Çilek üzerine basa basa uzata uzata “annn-neee” diyor…

Allahım bu ne kadar güzel bir kelimeymiş böyle!!

Her söyleyişinde ağzını yüzünü öpüp öpüp koklamak, bir kez daha söylesin diye gözünün içine bakmak beklemek…

Bilmiyorum ne kadar bilinçli söylüyor ama benim için onun ağzından bunu duymuş olmak bile yetiyor.

Canımın içi, güzel kızım benim!

Bu günü nasip eden rabbime şükürler olsun…