27 Kasım 2007 Salı

21. hafta içindeyiz çileğim artık kıpır kıpır maşaAllah, her kıpırdandığında sesleniyorum ona, yanımdaymış gibi konuşuyorum, o gün neler yapacağımı ya da o anda elimde ne iş varsa ne yaptığımı anlatıyorum uzata uzata :) "akıllı kızım uslu kızım benim büyüyüp annesine yardım edicek" diyorum, nette okudum söylediklerinize tepki gösterdiğini hissedeceksiniz diyor, hakikaten öyle oluyor ben konuştukça daha bir hareketleniyor sanki çileğim

isim konusunda hala paşa ile ortak bir noktaya gelmeyi başaramadık, ben teklifimde ısrar ediyorum o aklında bir isim olmadığı için bu aralar resesif :)

pazartesi günü 37. haftasında hamile olan çok yakın bir arkadaşıma ziyarete gittim, doğumdan önce şöyle bir şiş halini göreyim en son dedim :) çilekçiğim ilk kız arkadaşı ile tanışmış oldu, sesli sesli tanıştırdık onları :)

hiç son haftalarında bir hamile görmemiştim bu kadar yakından, ne kadar büyümüştü karnı! bebekciği için aldığı cicileri gösterdi tektek, hepsinin paketini açtı, açma dedim yine de açtı, ben hergün açıp seviyorum bunları dedi :) alış veriş için ne kadar sabırsızlanıyorum bilemezsiniz ama o cicilere, minimini çoraplara baktıkça sabırsızlığımın sadece alışveriş konusunda değil, bebeğin gelişini bekleme meselesinde de kendini göstermeye başladığını gördüm :)

vaktimi nasıl geçireceğimi bu süreci daha fazla sabırsızlanmadan nasıl bitireceğimi bilemiyorum, tadını çıkaracak birşey bulamıyorum, bir an önce çilek hanıma kavuşmak istiyorum

haftaya pazartesi renkli ultrasonda randevumuz var herşeyin sağlıklı gelişmesi için dua etmekten başka birşey yapamıyorum

sağlık ve afiyetle bebeğimize kavuşmayı, onu rıza-i ilahine uygun büyütmeyi, büyürken eşimle birlikte yanında olmamızı nasip et Rabbim...

21 Kasım 2007 Çarşamba

çilek kıpırtıları

Yeniden merhaba

Çilek hanımcımla geçen günlerimiz artık daha bir tatlı :)

Uyku ağırlığım devam ediyor, bunun hem iyi hem de kötü olduğunu düşünüyorum, iyi olmalı çünkü Kaan Kocatepe nin sitesinden öğrendiğime göre anneyi ilerideki uykusuz günlerine hazırlıyormuş bu uyku. Kötü olduğunu düşünüyorum çünkü hem baş ağrıları ile uyanıyorum (çok uyumaktan yani) hem de günün yarısını uyuyarak geçirmekten hoşnutsuzum, bütün günüm heba oluyor.

Sütle barışmaya karar verdim, daha doğrusu korktum ve mecburi bir barışma oldu bu, günlük calsiyum ihtiyacım 1200 kcal imiş ve bir bardak sütte 250, bir kibrit kutusu peynirde 150, bir bardak ayranda ise 170 kcal imiş, bu cetvele göre ya hergün 5 bardak süt içmem ya da en az yarım kilo peynir yemem gerek! peynirle aram iyidir çoook severim (hergün yarım kilo yenmez tabi de) her sabah en az 2 kibrit kutusu peynir yiyorum kahvaltı da, ama o da çayın yanında yendiği için sanırım çileğime hiç calsiyum gitmiyor :( sonuç en az 3 bardak süt içmem lazım günlük...

Hacer arkadaşımız Muhammed'ine kavuştu çok şükür, ne güzel... ben de çilek hanıma kavuşacağım günleri iple çekiyorum, öyle böyle derken 20 haftayı doldurduk sayılır, şaka gibi... nasıl geçti anlamadım, zaman ne hızlı, ömür ne çabuk geçiyor, bir gün bakıcam kucağımda, bir gün gelicek büyüyüp serpilip genç kız olucak, bir gün genç bir delikanlı onu sahiplenecek... ve ben bu süre içerisinde dönüp kendime bakma fırsatı bulamayacağım, hayatın nasıl geçtiğini anlayamayacağım, sonra torunlarım olacak Allah nasip ederse, nine olacağım :) ne kadar hızlı senaryo kurdum değil mi ama bir soralım annelerimize, genç kızlıkları bizim çocukluklarımız, sanki dün gibi değil mi onlar içinde...

Bu yazıyı yazarken dahi çilek hanım ben burdayım diyor :) bu kıpırtılar ne hoş bir şeymiş böyle, arabanın içinde tepeden aşağıya inerken insanın içinde meydana gelen boşluk hissi gibi (ancak böyle tarif edebiliyorum) her kıpırtıda bir bakıyorum dudaklarım kenarlarına doğru yayılmış ve ben istem dışı bir gülümsemeye tutulmuşum :), sokakta bile bir an durup güldüğümü farkediyorum, bir anda duygularım kıpır kıpır oluyor, "anne ben burdayım seninleyim" diyor bir yumurcak...

İsim bulma çalışmaları devam ediyor, isim koyarken nelere dikkat etmek gerekiyor onu düşünüyorum, bu çok kolay bir iş olmamalı bence, bir ömür boyu üzerinde bir kimlik olacak evladımın. anlamı kesinlikle çok güzel bir şey olmalı, ben isimlerin kişiler üzerinde siret ettiğine inanıyorum, soy isimler bile öyle bence, dikkatli ve seçici olmak gerekiyor, aklımda bir isim var ama ablam çok ağır bir isim diyor, bence değil, insanlar Muhammed ismini severek ve beğenerek koyabiliyor da, böyle bir kültürümüz var da neden ağır gelsin ki benim seçtiğim isim?

-Fakültede bir arkadaşımız vardı adı Muhammed Mustafa idi. bir hocamız ona her seslendiğinde bir de salavat getirirdi :) nerden geldi şimdi aklıma?-

minik patikler sobelemiş beni, nelere çığlık attığımı soruyor aslında önce bir itirafta bulunayım ben asabi adamımdır, çabuk sinirlenebiliyorum, hatta bazen elim ayağım kesiliyor, böyle aynen uçmak istiyorum karşımdakine... neyse nelere çığlık atıyorum bir düşünelim:

"çok zayıfsın çok, ye biraz kilo al!": emredersiniz, hemen, siz istediniz ya şimdi on kilo ekmek yutar şişerim ben! sen önce o koca göbeğini erit sonra bana kilo al de! kolay mı öyle! değil dimi? anlatamıyorum... diyorum diyorum anlatamıyorum, kilolu bir insana kim hergün hergün şişmansın der? ayıptir dimi bu? çünkü hoşlanacağı bir cümle değildir, işte zayıf birine zayıfsın demek de öyle bir hakaret efendim, çünkü nasıl kolay verilmiyorsa öyle kolay da alınmıyor bu kilo, hem size ne ben memnunum halimden!!! (epey dertliymişim dimi)

(20 haftadır kurulan bir cümle) "Aman kızım ağır kaldırma kendini yorma!" : imdattttt!!! bıktım artık yeter! ben inşaat işçisimiyim ne ağır kaldırıcam zaten yaa, hergün hergün usanmadan kurulur mu bu cümle! ben bebeğimi düşünmüyor muyum sizin düşündüğünüz kadar! hem bu kadar hantal bir hamilelik geçirirsem ben doğum sıkıntısına nasıl katlancam Allaseniz!!!

"ee o okulu okudun, ne oldun şimdi sen?" : !??@^!&*? (burada duygularımı ifade edecek kelimeleri bulamıyorum)

"kaç yaşındasın sen, liseye mi gidiyosun??" : işte günün sözü bu, o yüzden sona sakladım, insanın yaşını gösterememesi kadar kötü bir şey olamaz bence, bir kere kesinlikle adam yerine konmuyorsunuz, hiç bir ortamda itibarınız ve söz hakkınız olmuyor, siz konuşunca ne diyor bu ufaklık der gibi bakıyorlar ve soru cümlesinde de gördüğünüz gibi siz hitabına bile layık olmuyorsunuz, adınız "sen" oluveriyor, bıktım artık kardeşim! yaşımı göstermek istiyorum ben!

aklıma gelenler bu kadar...

şimdilik :)))

12 Kasım 2007 Pazartesi

çilek hanım yolda...

Doktorum 250 gram ve 25 cm boyunda % 90 kız olduğunu söyledi bebişimin.

Hayırlı ve sağlıklı bir evlat olduğu taktirde cinsiyeti hiç önemli değildi zaten bizim için.

Sevindik, hem de çok sevindik,

Artık ona seslenebileceğim bir hitap şekli var:

kızım, çilek kokulu, canım kızım benim...

11 Kasım 2007 Pazar

Uzunnnnn bir aradan sonra cuma günü nihayet kütüphaneye gittim, ne bereketli günmüş, uzun zamandır görüşemediğim arkadaşlarımın bir çoğunun o gün gelesi tutmuş pek çok kişiyle görüştüm, tabii millet benden çok karnımla ilgilendi :) aa hiç kilo almamışsın aaa 4 aylık mı oldun MaşaAllah hiç bellii diil falan filan cümleleri tekrar etti, hamile iki arkadaş daha var ikisi de benden bir ay ilerde, biri kütüphane görevlisi bir arkadaş, tanıyamadım kendisini! ne kadar kilo almış öylee, diğeri hafif topluydu benden, ama hamile olduğu belli oluyordu yinede, insanın eline yüzüne vuruyor sanki değişiklik, sadece kilo almakla alakası yok bu işin, bir değişiklik oluyor illaki...
yarın doktor kontrolümüz var inşaAllah, çok heyecanlıyım, cinsiyetini öğrenebilmeyi umut ediyoruz bakalım, aslında gözükmesi normal, ama ufaklık utanır da poz vermeze diye endişeleniyorum, yani hayallerim suya düşmesin...
herkes kız mı erkek mi istiyorsun diye soruyor inanın hiç seçmiyorum, kimi zaman düşünüyorum kızın hayalini kurmak hoşuma gidiyor, kimi zaman da erkeğin hayalini kurmak... yani benim için ikisi de aynı, Rabbim hayırlı ve sağlıklı, akıllı, uslu bir evlat ihsan etsin de, cinsiyetinin ne benim için ne ailem için zerre kadar önemi yok, her gören kız diye yorum yapıyor bilmiyorum, yüzümde hiç değişiklik yokmuş, erkek olunca anne çok şişip çok çirkinleşiyormuş falan filan... bilmiyorum yani, yorumlar farklı farklı...
evet dün uyanma rekorumu kendi kendime kırmış bulunuyorum, inanabilir misiniz bilmiyorum ama tam 12 de gözümü açtım, açtım da o da ezan sesine açtım, evde yalnız olunca bir dürtüp uyandıran olmayınca zaten uyurdum 9 a 10 a kadar ama, son iki haftada abartmıştım olayı 11 de kalkıyordum, cumartesi de 12 yi görmüş olduk işte, ne kadar kızıyorum kendime, sonra mazeretim olduğunu söylüyorum kendi kendime, teselli bulmaya çalışıyorum, ne kadar verimsiz ve bereketsiz geçiyor gün, hiç bir şey yapamıyorum, zaten günler kısacık... yok yokk soğuğundan değil ama bu bulutlu günleri ve kısacık vakitleri yüzünden sevmiyorum ben kış mevsimini...
Mısır patlağı yeni doğum yaptı, bebeğine duyduğu aşk gibi sevgi ne kadar güzel, ne kadar imrendirici...
ben de öyle bir anne olmak istiyorum...!!

6 Kasım 2007 Salı

Geçtiğimiz hafta sonu ailede nişanımız vardı, 18. haftaya giren hamileliğim halen dışarıdan bakıldığında belli olmuyor, bunun için nişanda herkes çok şaşkın ifadeler takındı hiç kilo almamışsın dediler falan filan,... sanırım hoşuma gitti çünkü son zamanlarda bir korkudur aldı içimi, hayatımın hiç bir anında fazla kilom olmadı benim, hiç iştahımı çeken bir şeyi kilo alacağım korkusuyla reddetmedim, kendimi bildim bilelim zayıftım herkes çok zayıfsın kilo al dedikçe gizli bir mutluluk hissettim, kısacası memnundum halimden...
şimdi hamileyim, gittikçe büyüyen karnım bana gizli bir huzursuzluk veriyor (-1 +5=4 kilo aldım) ya bir daha eskisi gibi olamazsam, ya kocaman bir göbek ve Ka'da toplanmış Ka'larla uğraşıp durursam bir ömür boyu, daha da kötüsü ya bunun için bebeğimi suçlamaya kalkarsam...
bütün bunları düşünüyor olduğum için bile kızıyorum kendime, bu kadar iradesiz ve şekilci olduğum için, bu dünyaya gelme nedenimiz bu imiş gibi davrandığım ve böyle saçma nedenlere takıldığım için... ama bir şey değişmiyor, bir müddet sonra kendimi yeniden bu endişelerin arasında buluyorum...
önümüzdeki hafta kontrole gideceğim, yaklaşık 6 haftadır doktora gitmemiş olacağım, iyi mi ettim bilmiyorum ama, sanki bebeğimi büyümüş kocaman göreceğim için bu kadar bekledim sanırım, üstelik artık cinsiyetini de öğreniriz herhalde diye düşünüyorum
bebeğim için henüz hiç bir alışveriş yapmadım, ilk alacağım eşyasının çok özel olmasını ve bir ömür boyu hatıra olarak saklamayı istiyorum ne almalıyım bilmiyorum karar veremedim bu konuda deneyimli annelerden özel fikirler bekliyorum
eve iyice kapandım, kendimi iyi hissediyorum ama üzerimde bir hantallık var sanki. hiç bu kadar uzun süre evden çıkmadan duramazdım önceden. şimdi yapıştım kaldım mor koltuğuma, kucağımda laptop karşımda gün boyu açık tv (izlediğimden değil zaten sinir oluyorum gündüz programları bomboş, ot insanlar yetiştirmek için sanki, gün boyu haber kanalları açık oluyor) tv açıkken evde yalnız olmadığım hissine kapılıyorum, rahatlatıyor beni, her gün kendi kendime söz veriyorum, yarın dışarı çıkacağım ve işe yarar bir şeyler yapacağım diye ama yok, sabahları zaten saat 10 dan önce gözümü açamıyorum e doğal olarak günlerde kısa olduğundan şipşak akşam oluveriyor
nolcak benim bu halim??