29 Temmuz 2008 Salı


Dün çilek yeni bir arkadaş edindi.


Kardeş bebek, annesi abisi, teyzesi, kuzeni ve yoldaki kuzeni ile birlikte çileği görmeye geldi.


Onları çileğin annesi ve teyzeleri karşıladı.


Kardeş bebek ve çilek bolbol uyudu annelerini hiç üzmediler.


Abi ve kuzen de bolbol oyun oynadı, onlar da annelerini hiç üzmediler.


Anneler ve teyzeler de bolbol vakit geçirip, geçmiş günlerini yad ettiler, nostalji yaptılar, gülüp eğlendiler.


Yakın zamanda yeniden görüşme planları yapıp ayrıldılar.


Çok güzel bir gündü.

Herkese hayırlı kandiller...

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Mahallemizde bir gezinme alanı var... hemen hemen her yaştan insanın, genç, yaşlı, kadın erkek, çocuk bebek... gezintiye çıktığı bir yer burası... sağlı sollu mağazaların yer aldığı, trafiğe kapalı bir yürüme yolu... Ailelerin bebek arabaları ile çıkıp akşam vakitleri gezindikleri, banklarına oturup dinlendikleri, çekirdek yiyerek hoş sohbet ettikleri bir yer... çilek de anne ve babası ile bu gezenler arasında oluyordu kimi zaman...

işte dün gece anarşinin tuzak bombalarından birisi tam burada patladı...
Oysa çoluk çocuğun koşuşup oynadığı sadece mazbut bir mahalle meydanı burası!! Doğuda terör yatağının dibinde bir alan değil! Savaş meydanı ise hiç değil! hiç bir suçu günahı olmayan, dahası sizin çirkin kavganızda taraf dahi olmayan bu insanlardan ne alacağınız var! huzurları kaçırılmış bir avuç sırtlanın, sofraları dağıtıldığı diye yaptıkları işe bak sen! Kanlı oyunlarına gelir miyiz biz??
Hayır...
Benim ülkem teröre binlerce şehit verdi bu oyunlara gelmeyecek benim insanım... Yitirdiklerimiz şehidimizdir! Teröre lanet olsun!

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Hafta sonu pasa çilekle beni sahil kenarına götürdü kzıım pusetinde salındı, etrafı seyretti meraklı gözlerle... Dışarda vakit geçirmeyi seviyor çok şükür, anacığı bu kadar gezenti olunca aksi bir durumu düşünmek bile istemem

sahilde balık ekmek yedik paşayla. (sevmeyenler olabilir ama ben Emin.önü'ne her gittiğimde yemeden gelemem, hijyen kuralları kulak ardı... hiç bir şeyde yok o güzelim tadın taklidi...) satıcı bey orta yasın üzerinde biriydi, yanında genç bir bayan da yardım ediyordu, (karısı olamayacak kadar gençti kızıdır herhalde dedim) arka yeşilliklerde de ailesi oturuyordu, orta yaşlarda bir bayan bir genç kız daha kucağında bir bebek bir yaşında yok (zira yürüyemiyor emekliyordu) on yaşlarında bir kız çocuğu ve ana kucağında bir bebek...

kim kimin kızı kim kimin çocuğu çözemedim, yemeğimi bitirip çileği kucakladım, yeşilliklerde dolanalım biraz diye, hal böyle iken o aile arkamdan seslenip bebeklerle birlikte yanıma gelip çilekle ilgilenmeye başladılar, adını sordular, sevdiler, ben de cesaretimi toplayıp aile soy ağaçlarını sorma kararı aldım :)

Meğer 1 yaşındaki çocuk satıcı adamın torunuymuş, kucağında tutan ve benim genç kız sandığım bayan annesiymiş... anakucağındaki bebek ise kimmiş biliyor musunuz ?

sıkı durun...

adamın oğlu!!!

yani önce torunu olmuş aradan zaman geçmiş (en az yarım sene) ardından oğlu olmuş, kendisine yardım eden bayan ve on yaşlarındaki kız da yine adamın çocukları imiş

bebek 2,5 aylıkmış inanamadım çünkü çileğin 3 katı büyüklüğünde pofuduk bir bebekti en az 10-12 aylık duruyordu kocamandı, sordum anne sütü ile besleniyormuş maşaAllah..

şimdi diyeniniz olabilir koskoca insanlar korunmayı bilememişlermi diye, ama öyle değil işte, Allah verecek olunca torunu varmış, yaşı geçmiş önemli olmuyor, ruhu verilen, kaderi yazılan geliveriyor.

---------

Becerikli bir insanımdır övünmek gibi olmasın, elimi atıp da başaramadığm şey olmaz, gözümün kesmediğine elimi atmam zaten o ayrı mesele :) ama başladığım işi bitiririm, kimsenin de yardımını istemem huyum kurusun, tek başıma becermek marifet ya, sanki "aferinnnn yalnız yaptın becerdin, bicimcik yardım almadın" diye madalya verecekler

çileğin bakımında da aynı hatayı yaptım ve yapıyorum, sanki benden başkası azcık da olsa bakmayı beceremeyecek, her işine yalnız başıma koşmayı marifet saydım

sonuç: ne oldu?

Paşa yaptığı ve yapması gereken yardımdan el etek çekti, baktı canımı çıkara çıkara da olsa kendi başıma, tek başıma halledebiliyorum, yormadı kendini...

ailem de aynı şekilde, üstesinden tek başıma geldiğimi ispat ettiğim için bakım konusunda yardımın gerekmediğini anladı

olan bana oldu, her işe koşmanın yanı sıra çileğin bakımı, avutulması, uyutulması işi yalnızca benim üzerime kaldı

siz siz olun, yardım istemeyi eksiklik acizlik olarak görmeyin, beceremezler demeyin, benim kadar yapamazlar demeyin, bu sizi eksiltmez... eşlerinizin de sizin kadar olmasa da bebekle yalnız kalmasını; ağladığı zaman veya kriz durumlarında tek başlarına krizi yönetebilme becerisi kazanmalarını sağlayın

bu postu okuyacak çoğu anne deneyimli anne, ununu elemiş eleğini asmış

peki ben niye yazdım bunları...

içimi dökeyim diye,

hamile birisi okursa ders alsın diye,

erken yaşta çöktüğümde "yahu ne oldu sana" diyenlere "ahanda bak falan tarihte yazmıştım" şeklinde sebebini gösterebileyim diye....

19 Temmuz 2008 Cumartesi

Uzun zaman oldu yazmayalı...


Aklıma biriken çok, pek çok şeyi yazmaya fırsat bulamıyorum çoğu zaman, yazmak istiyorum oysa, aradan zaman geçtikçe geri dönüp yazdıklarımı okumak, her daim geçmişe acı bir özlem duyan benim için unutulmaz anlar yaşamama sebep olur zira. böylesi bir özlemenin depresif bir hal oldugunu savunur uzmanlar, şiddetle reddederim. çünkü benim için özlemek yasananların geri gelmesini ütopik bir şekilde arzu etmek değildir. keyifli geçen her zamanımı hatırlamak huzur verir gönlüme, her daim o mutlu dakikaları yasamayı arzu derim zahir...


çilek dün tammmm 3 aylık oldu... ben seni ne ara öğrendim o aylar ne cabul gecti, kucagıma ne vakit geldin de 3 aydır bir insanoğlusun sen be kuzum!! yaşamın ilerleyisi, ömrün mum misali eriyip gidişi, baş döndüren bu hız, hep korkutmustur beni. sen büyüyorsun, ben yaşlanıyorum, seni her kucagıma alısımda tarifsiz bir korku çöküyor içime... seni kaybedecekmişim gibi anlamsız ve acı bir his bu. seni böylesi sevmeye hakkım yokmus da, ben kacamaklar yapmaya calısıyormusum gibi, her defasında gözlerime dolan yaslarla sonlanan ve senin basına gelebilecek felaket senaryoları yazıyorum aklımdan, birileri gelip elimden alacak sanki... çokk kızıyorum kendime, titizlenmenin sonunun hep incitme yada incinme oldugunu bildigim halde...


3 aydır dünyadasın, bizim dünyamızda... her gün o kadar hızlı büyüyorsun ve her sabah yeni birşey gelişiyor ki hayatında, şaşırıp kalıyorum... insanoğlunun ne kadar mükemmel bir öğrenme kapasitesi ile yaratıldığını görüp iman etmemek, tefekkür etmemek ne mümkün... kendimizin de böylesi bir gelişme nimetine sahip olmamıza rağmen körelttiğimizi görüyorum da içim acıyor... senin de hayatında böylesi gelişmeleri gördükçe, sana yetişemeyecek, ömrünü iyi değerlendiremeyeceğim sanıyor telaşlanıyorum, hergün "nasıl yapmalıyım? ne öğretmeli ne dinletmeliyim?" diye düşünmekten alamıyorum kendimi.


evet ben de klasik bir ebeveynim anlaşılan, evladının herşey olmasını isteyen doymak bilmeyen bir anne... hayır böyle düşünmesin hiç kimse, asla kendi olmadığım şeyleri olmasını istemiyorum çileğin... ne olması gerektiğine tek başımıza karar verme hakkını kendimde görmüyorum asla, büyük şeyler beklemiyorum ondan... istediğin şeyle uğraşabilirsin miniğim ömrün senin, bu yazıyı yıllar sonra referans alabilirsin istersen de... senden tek dileğim var, örnek bir insan ol, güzel işler yap, Rabbinin rızasına uygun bir yaşam sür, son nefesin hayır üzere olsun, arkandan güzel işler bırak, sana her baktığımda göğsüm kabarsın gururlanayım, ama ne istersen onu yap, istersen bir dağ başında bir çobana iyi bir eş ol, ister doktor mühendis, ister öğretmen ister memur, ister çiftçi, çöpçü, ister mesleksiz ol, ama olduğun yerde hep en iyisi ol, bir ot dahi olduğu yeri yeşertmekle vazifelidir en az, ne için var edildiğinin, amacının ne olduğunun bilincin de ol da, ne istersen o ol!
.........
kendimi pek çok farklı statüde hissediyorum, öyleyim de... eş, anne, kardeş, evlat, öğrenci, öğretmen... hepsinin farklı sorumlulukları yükümlülükleri var omuzlarımda, her biri için eşit derecede olamasa da çaba harcamam pek çok çalışmam gerekiyor, bunların arasında çileğin kaynayıp gitmesini asla istemiyorum, her daim kendime "önceliğim çocuğum" demek zorunda kalıyorum, buna eriniyormuyum ki!?? asla asla... ama unutuyorum... cidden... sanki yapmam gereken işler önem sırasına girince çilek geride kalıyor, hemen kendime hatırlatıyorum, önceliğim çocuğum... misafiri çook severim misal, özenerek hazırlanırım, heşey kusursuz olsun isterim kendi içinde... geldiklerinde bizzat ilgilenmek ister; çayını ellerimle doldurmayı vazife bilirim, ama çilek olduğundan beri böylesi bir düzen yok elbet, eski düzeni sağlayamıyor olmak, benim gibi çevresini kontrol etme ve düzenlemeyi görev edinmiş birisi için zor oluyor, sadece çilekle ilgilenmenin en büyük vazife ve sorumluluk olduğunu hatırlatıyorum sürekli kendime, geri kalan iş ve vazifelerin ne kadar önemsiz olduğunu da... Bu bir teselli değil aslında, sadece kendime sürekli hatırlatmada bulunmam gerekiyor, unutuyorum...
........
sana bakarken seninle oynarken bir anda büyü istiyorum, bana cevap ver, akıl danış, akıl ver, sağ kolum en büyük dostum arkadaşım sırdaşım oluver... sonra hayır diyorum yavaş ol, şimdi bile hızlı büyüyorsun, seni sevmeye doyamadan büyüyorsun, yavaş ol büyüme... seni o kadar çok sevdiğimi söylerken bile gözlerim doluyor, umarım sen de anneni çok seversin... aksini düşünmek bile istemiyorum ben...
........
rotavirüs aşısını yaptırma kararı aldım sonunda ve yapıldı da Eylül'de bir doz daha olacak, umarım iyi sonuçları olur
kalça ultrasonumuz da temiz çıktı elhamdülillah her iki doktor da çileği çok sağlıklı buldu Hamdolsun.

7 Temmuz 2008 Pazartesi

Bir melek daha düyaya merhaba dedi. Aysarayı bugun ıtıbari ile artık bir anne... Ayrıntıları öğrenemedim henüz ama sesi gayet iyi geliyordu.
burdan tekrar tebrik ederim
Hayırlı bir evlat olur inş. fatmacım

6 Temmuz 2008 Pazar

Uçakta bir çilek

Herkese merhaba



yogun bır hafta sonu oldu sanırım...



hafta basında gec kalan 2. ay kontrolumüze gittik nıhayet, karma asımızı olduk 15 gun ıcınde verem asımızı ve rotavırus asısını da olmamız gerek...



asıdan geldıkten sonra uyudu cılegım bır ıkı saat, annesı de anneannesı ıle bırlıkte bıraz carsı pazar gezdı, malum dugun arefesı, alısverıs sart... cılek uyudugu ıcın teyzesı ılgılendı.





bız eve gırdıkten sonra cılek uyandı, ama ne uyanıs... yarım saate kalmadan bastı cıglıgı, ne aglıyor ne aglıyor aynı 1. ay ıcındekı gaz agrıları gıbı... ası oldugu yer kızardı, telaslandık hemen doktoru aradım sabah kontrolde bahsetmıstı ama yarım kulakla dınleyen kelebek unutuvermıs, nadır de olsa kızarabılır huysuzlanırsa yarım fıtıl Pa.ra.nox S ver demıstı. telefonda tekrar hatırlatınca kosa kosa eczaneye gıdıp kızımın ılaclarını aldım, geceyı sakın gecırdık Elhamdulıllah
(bır tavsıye, ası olacak bebeklerınızı sabah erken saatlerde kontrole goturursenız huysuzlanma saatlerı ogle-ıkıncı arasına rast gelıyor geceyı hem o hem sız sakın gecırebılıyorsunuz. ogleden sonra yapılan asının sonu anne ve bebek ıcın uykusuz bır gece anlamına gelebılır)



doktor ucaga bınmeden once de yarım fıtıl Par.an.ox S vermemı soyledı.



velhasıl cuma ogleden once ucusumuzu yaptık, yıne doktor tavsıyesı ıle yanıma yedek olarak 3 emzık aldım emzıremeyecegımı de hesaba katarak bır bıberon da sut... ucusta ıcırmek ıcın. (doktor sadece emzık tavsıye ettı) tabı en son 15 gunlukken bıberon emen cılegın bıberonu tutup tutmayacagı kelebeğin aklının ucundan bıle gecmedı nıtekım ucak havalanırken kucuk hanım bıberon lastıgını cıgnedı cekıstırdı o sırada hızla agzına dolan sutu once yuttu ardından kustu, tabı bende panık, pasa benden de panık, kusunca elımız ayagımıza dolandı neysekı ardından uykuya daldı cılek. bu arada fıtılı yarım saat once vermemızı soylemıstı doktor. ben unuttugum ıcın ucagın ıcınde mıllete görsel yayın yapmamaya gayret ederek yerlestırdık :)

bır ayrıntıyı da tarıhe not duselım kı 5 dk gec kaldıgımız ıcın donus ucagımızı kacırdık bıletlerımız yandı. sinirimiz bozuldu, halbuki evde kahvaltı ve vedalasma faslı yuzunden oyalanmıstık. sonuc can sıkıcı oldu. ustelık pasa bılet ıslemlerı ıcın ugrasırken bekleme salonunda bır bayan ana kucagındakı cılegı mıncık mıncık sevıp uyandırdı. ben ıse kacan ucagın hesabını yapan pasa ıle ılgılenıyordum. yanımızda bulunan teyze kızından ayrıntıları aldım sonra, ve gıcık oldum. hangi akla hizmet uyuyan cocuk "uyan uyan " diye dürte dürte kaldırılır ki... ben ilgilendiğini farketmiş sesimi çıkarmamıstım, kadın olayı abartmıs o sırada. bazen kendime cok kızıyorum. o sırada sevmesıne bıle engel olmalıydım aslında ama yapamıyorum. belkı de cocugu olmayan bırısı dıye dusunuyorum sevmek ıster de engel olursam kalbinin kırılacagını düşünüyorum ben bunları düşünürken o düşüncesiz uyuyan cocugu mıncıklayarak uyandırmıs terbiyesiz. 5 dk sonra da yıne gelıp utanmadan "alıp sevebılır mıyım" diye sormaz mı, "a yok artık" diye engel oldum bu sefer ki gayet kibardım yine, o kadar tepem atmasına ragmen... zaten gidiş geliş yol boyu maskot olduk. insanlar hiç bebek görmemiş gibi davranıyorlar kimi zaman, bilmiyorum çilek mi çok ilginç bir bebek yoksa insanlar mı bir tuhaf, bazen "sevmeyin kardeşim benim bebeğimi, nazar edeceksiniz" diyorum, ama içimden... çoğu zaman da anakucagının ustunu ortuyorum bır esarp ile... kimse ilgilenmesin diye, ama hava sıcak oldugu ıcın bu sefer pek örtemedim. yavrucak yoksa hepten havasız kalıyor.



Dönüşümüz de yine sakin oldu çok şükür, aslında uçağa girdiğimizde çilek önce morarana kadar bir ağladı, ama uçak kalkmadan fitilin de etkisi ile sızmıştı artık. eczacıdan öğrendim Par.an.ox S uyku yapıyormuş. "verceksın cocuga fitili ohhh mis gibi uyuyacak" dedi. aklınızda bulunsun



Dugunumuz cok guzel oldu, kızımızı sag salım yerlestırdık elhamdulıllah. hava asırı sıcaktı bır o havamızı bozdu, nıtekım kızına asırı duskun pasa bey ertesı sabaha bılet aldıgı ıcın sehrın ve denızın tadını cıkaramadan 24 saat olmadan yenıden evımızdeydık

Gelınlık gıyen cılek dugunde nerdeyse gelınden fazla ılgı topladı :)) masa masa gezdi resimlere poz verdi, böyle şeyler cogu anne babayı gururlandırır ama pasa ve ben hep tedırgın oluyoruz. nazarın hak olduguna cok ınanırım ve hep okurum bebegıme boyle zamanlarda. zira ılgı goren cogu bebegın sonu, sebepsız aglama krizleridir.



çılek ne dugunde ne de gece uyku konusunda annesını hıc uzmedı masaAllah. oysakı aylardır onun tedırgınlıgı ıcındeydım, uyku duzenımız pek oturmamıstı. takı gecen hafta emzıge alısana kadar. meger ne mübarek aletmıs bu emzık. artık onsuz uyumuyoruz, onunla da en fazla 10-15 dk ıcınde dalıyoruz, neydi o 1-1,5 saat suren cılegın annesının omuzlarını kollarını cokerten uyuma merasımlerı... zaten ben cocuk sahıbı olmanın keyfını daha bır 15 gundur yasıyorum, oncesınde sureklı aglayan, yuzune dogduguna bın pısman bır ıfade takınmıs burus burus suratlı cılek vardı. cocugumun soyle dupduru yuzunu daha bır 15 gundur gorebılıyorum. hep eksı bır surat, kırıs kırıs bır alın ve mutsuz ıfadeler ıle benı de dogurduguma pısman edıyordu adeta, "annelık nasıl bırseymiş? çok güzelmiş değil mi" dıye soranlara cevap veremıyordum. utancımdan "cok guzel" dıyordum ama ıcımde kopan fırtınaları ve hissizlığimi soylemeye çekinıyordum yadırgayacaklar dıye, ama sımdı, yani cılek 2 aylık oldugundan, kolık nobetlerımızın hemen hemen yok oldugu, gazımızın kalmadıgı gulucuk ve agucuklara boğulmuş cıleklı bu gunlerde rahatlıkla dıyebılıyorum kı annelık cok guzelmıs...



not: Tatilden dönüşte Nesrin teyzemizin ve Damla ablamızın çok hoş bir süprizi ile karşılaştık, çok memnun olduk, çok sevdik, burdan da teşekkür etmek istiyoruz